Alithia
“Vizyonumuz bu mudur?” (İosif Payata)
“Geçtiğimiz Pazar, Alithia gazetesinde ‘Eğitim Atilla’sı’ şeklinde bir haber yayınlandı.
Bilindiği üzere ‘Atilla’ ismi, Macaristan’da çok fazla yaygın olan, ayrıca Türkiye’de de kullanılan bir isimdir. Türk işgalinin Türkler tarafından ‘Atilla Harekatı’ olarak isimlendirilmiş olmasından dolayı mantıken biz de büyük felaket getiren her şeyi bu isimle bağdaştırmaya alıştık. Tıpkı ülkemiz için Türk işgalinin felaket getirici olduğu gibi…
Peki ama eğitim Atilla’sından da bahsetmemiz mümkün müdür? Eğitimin felaket getirmesi mümkün müdür? Kuzeyde eğitim hizmetleri sunulmasının, özgür Kıbrıs’ta yaşayan bizler için felaket getirici olması mümkün müdür? Ülkenin birleşmesi halinde Kuzeyi devlet yardımı ile desteklemek, çirkin bir şekilde ifade ettiğimiz gibi ‘Türkleri beslemek’ zorunda kalacağımız fikrinden bir zamanlar korkmuyor muyduk? Sonuç olarak hangisini istiyoruz? Kıbrıslı Türklerin gelişmemesini ve gelecekte ‘onları beslemeyi’ mi, yoksa Kıbrıslı Rumlarla olan ekonomik uçurumu azaltmaya devam etmelerini ve onları ‘beslemek’ zorunda kalmamayı mı? Aklı başında olan hiç kimse sanırım şöyle bir sonuca varamaz: Hiçbir şey yapmamalıdırlar veya Kıbrıs sorunu çözülene kadar sadece bizim yasal olarak gördüklerimizle ilgilenmelidirler. Varsın bunun Kıbrıs Rum mallarının masraflarıyla yapılması kabul edilmez ve acı verici olsun…
Kuzeydeki üniversitelere ‘yasadışı’ deniyor. Acaba Kuzeydeki kebapçılar, büfeler veya ayakkabıcılar da mı yasadışıdır? Yoksa acaba değil midirler? Kuzeydeki rejimin tüm dairelerine ve kurumlarına ‘yasadışı’ sıfatını yapıştırma hikayesi, psikolojimizi (Kıbrıslı Rumların) bozmuştur. Elbette Kuzeydeki rejim uluslararası açıdan tanınmış değildir. Bu rejimi Türkiye dışında hiç kimse tanımıyor. Ancak bütün kurumları mevcuttur, hemen hemen bizdekiler gibi faaliyet gösteriyorlar ve aynı sonuçları üretiyorlar. Tekrar ediyorum, ‘KKTC’nin tanınmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Bununla birlikte ‘yasadışı’ sıfatının anlamı nerede son buluyor, acaba lokantalarda mı? Öyle sanıyorum ki işletme olarak faaliyet gösterebilmek için, tanınmamış ‘KKTC’nin bir dairesine kayıtlı olmak gerekmektedir.
Peki ama Kuzeydeki Üniversiteler ‘yasadışı’ olarak pratikte ne kadar faaliyet gösteriyorlar? Bu illegalliğin sonucu nedir? Haberde belirtildiği üzere Akademik personel, ABD, İngiltere, Türkiye, Pakistan, Almanya gibi çeşitli ülkelerden gelmektedir. Hatta ‘yurtdışındaki eğitim kurumlarıyla öğrenci ve akademisyenlerin takası ve işbirliği ile ilgili özel anlaşmalar imzaladılar’. Ayrıca Maraş’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi (EMU), San Diego State U., Long Beach State U., Central Connecticut State U. ve Louisiana State U. ile öğrenci takası ile ilgili anlaşmalar imzaladı. Hepsi de resmi anlaşmalardır. Bununla birlikte Avrupa’da 12, Ortadoğu’da 10 ve Amerika’da 12 üniversite ile de anlaşmaları var. Ayrıca Körfez ülkelerinde büyük şirketlerin giderek daha çok üyesi eğitimlerini EMU’da tamamlıyorlar.
Eğer durum bu şekildeyse, ‘yasadışı’ diploma verilmesi EMU’yu pratikte dünyadaki diğer üniversitelerden ne kadar farklı kılmaktadır? Eğitim kalitesine gelince… Bunu bilecek konumda değilim, çünkü curriculae veya ilgili değerlendirme elimde yoktur. Bununla birlikte EMU ile ilgili haberde belirtilenler, bu kalite hakkında bir kanıt değil midir? Elbette 27.000 Türk öğrencinin olması (Kıbrıslı öğrenciler üniversitede yer bulamıyorlar), tam tersini göstermektedir. Ancak ‘yasadışı’ sıfatlarıyla olan çılgınlığımızın sınırının olmadığı görülüyor… Gerçekten de eğer Ankara’nın Teknik Üniversitesi bizim için yasadışı değilse (ki değildir), Güzelyurt’taki uzantısı nasıl olabilir?
Kıbrıs sorununun özüyle ilgilenmek yerine, zamanımızı büyük ölçüde kendi kendimizi nasıl tatmin edeceğimize ayırdığımızı büyük bir üzüntüyle gözlemliyorum. Sürekli olarak ‘sahte’, ‘sözde’ veya ‘yasadışı’ kelimelerini ağzımızda geveliyoruz. Sayın Talat ile temas kurmaya ve uzlaşmaya çalışmak yerine, her gün ona karşı puan kazanmakla yetiniyoruz. Sanki ülkenin yeniden birleşmesi gibi bir konu yokmuş gibi… Sayın Talat’ın da referandum sonucunun ardından ‘KKTC’nin tanınmasıyla değil (kendisi buna inanmıyor ve hedefi de bu değildir), rejiminin yüceltilmesiyle ilgileniyor.
Söz konusu haberde ‘üniversite kurabilmek için 1989’a kadar beklememiz gerekti’ şeklinde yapılan çok mantıklı şikayete gelince… ‘Üniversite Dostları’ çerçevesinde yaklaşık 20 yıldır konuyla aktif bir şekilde ilgileniyor olmamdan dolayı şunu kesin bir şekilde belirtebilirim: Sorumluk sadece başa geçen hükümetlerde değildir. Eğitimin Yunanca olduğu bizdeki üniversitelerin tam tersine Kuzeydeki üniversiteler İngilizce dilinde eğitim veriyorlar (bu nedenle yabancı öğrenci sayısı 3000’dir). Burada derslerin Yunanca olması yabancı öğrenciler için erteleyici bir unsurdur.
Haberin oldukça ilginç ve ifşa edici olduğunu kabul etmek zorundayım. Bununla birlikte bazı vurgulamaları da yapmadan edemeyeceğim:
– Yapılan kıyaslamalar, gerek Kuzeydeki öğrencilerin büyük sayısıyla ilgili, gerekse üniversitelerin sayısıyla ilgili duyduğumuz kıskançlığı göstermektedir. Ayrıca üniversitelerin yurtdışı ile olan uluslararası ilişkilerine üzülüyoruz. Haberi hazırlayan gazeteci bir yerde şöyle yazıyor: ‘Kıbrıs Cumhuriyeti daha kötülerini engellemek için koşuyor’!!!
– Kuzeydeki rejimin kurumlarının ve kuruluşlarının ‘yasadışı’ olmasıyla ad extenso ilgilenmemiz (ki bunlar zaman içinde kalkınacaktır), bu kategoriye, üst düzey eğitim kurumlarını da dahil etmemize neden olmuştur. Olumsuz bir şeyle mücadele ettiğimiz izlenimi verilmektedir. Ve bu durumda olumsuz olan eğitimdir!!! Bu gözlemde bulunurken, bu kurumların çoğunluk olarak Kıbrıs Rum mallarını kullandıkları da gözümden kaçmamaktadır. Kıbrıs sorununun özüyle ilgilenmedikçe ve Kuzeyde her gün yaşanan hoş olmayan gelişmeleri durduracak bir yol bulmadıkça, giderek artacak olan bir olaydır.
En kötüsü de, röportajda ifade edilen görüşlerdeki vizyondur:
– ‘Eğitim Atilla’sı’ – ‘Kıbrıs Cumhuriyeti daha kötülerini engellemek için çalışıyor’- … ‘işgal bölgesinde 6 büyük yasadışı üniversite kurulmuştur’. 2005 yılından beri Güzelyurt’ta faaliyet gösteren METU’den bahsederek: ‘300’e yakın personel çalışıyor. Diğer yandan 18 yıllık yaşamı boyunca Kıbrıs üniversitesinde idari ve akademik personelin sayısı henüz 300’e ulaşmamıştır’. – ‘Kaliteye (üniversitelerin) gelince durum o kadar da toz pembe değildir’. ‘Büyük şirketlerin giderek daha çok üyesi, eğitimlerini sözde Doğu Akdeniz Üniversitesinde tamamlamıştır’… ‘Eğer bu şirketler Kıbrıs’a yatırım yapmak isterse, kesinlikle bunu özgür bölgelerde yapmayacaklar’. – ‘Bir ülkenin çoğunluğunun liderleri, sahte de olsa azınlığın bizden önce üniversite kurmasına nasıl izin verir?’ – ‘Özgür Kıbrıs’ta üniversite kurumları kurmalı ve kıyaslama yapıldığı zaman (ki kaçınılmaz olarak yapılacaktır) özgür bölgelerdeki üniversitelerin fark atacağı üniversite düzeyine ulaşmalıyız’!!!
Bu açıklamaları okuyan bir kişi, mantıken şu sonuçlara varır:
– Yakın gelecekte Kıbrıs sorunu çözülmeyecek ve bölünmüşlük kalacak.
– Mevcut ortam sonsuza kadar devam edecek aynı şekilde zıtlaşma ve rekabet de öyle…
– İşbirliği ve birlikte hareket etme konusu gündemde değildir ve iki toplum birbirlerine iyi gözle bakmayacaklar ve sonsuza kadar rakip ve zıtlaşma içinde olmaya devam edecekler.
– Gelecekte iki toplum arasında, ülkemizde kim daha fazla yatırım elde edecek diye kavga çıkacak.
– Ülkemizin üniversitelerinin işbirliği yapması söz konusu değildir. Kuzey/Güney rekabeti içinde olacaklar.
– Federal devletten bahseden Doruk Anlaşmalarına rağmen, iki toplumun siyasi eşitliğini inkar ediyoruz ve hala çoğunluk ve azınlıklardan bahsediyoruz.
Gelecekte birleşmiş Federal Devletimiz ve gelecekteki Kıbrıs toplumu ile ilgili vizyonumuz bu mudur? Eğer öyleyse, o zaman olaylar görünenden daha trajiktir…” (ea)
Alithia
“Akıl karışıklığı” (Kir. Kafecis)
“Cumhurbaşkanımız, 8 Temmuz’un yıldönümü nedeniyle Talat’ı görüşmeye davet etmeye kalkıştı. Daveti gönderirken ne hesaplıyordu bilmiyorum, ancak Talat hemen olumlu yanıt verdi. Hükümet Sözcüsü Vasilis Palmas, ‘Sayın Talat’ın basın açıklamasının metnini inceleyeceğiz ve elbette açık bir şekilde görüş belirteceğiz’ dedi. Bununla birlikte şöyle devam etti: ‘Eğer Sayın Talat da bir ivme kazandırılmasını, ayrıca 8 Temmuz Anlaşmasının ilerletilmesini istiyorsa, biz prosedür bölümüne ilişkin tartışmanın başlamasına, ayrıca anlaşmayla ilgili bazı siyasi meselelerin de görüşülmesine ve Kıbrıs sorununda ileriye doğru adımların atılması ve olumlu verilerin oluşması umuduyla bir diyaloğun yapılmasına hazırız’.
Ancak Talat, sadece olumlu yanıt vermek için yanıt vermedi. Sürekli görüşme istediği ve en erken zamanda çözüm bulunması amacıyla Kıbrıs sorunun özüne geçilmesini istediği için yanıt verdi. Ayrıca 8 Temmuz anlaşması çıkmaza girdiği zaman da ‘bu noktadan itibaren Kıbrıs Türk tarafının bu sorunları liderler arasında yapılacak görüşmeler yoluyla çözülmesini istediğini’ hatırlattı. Ancak ‘Kıbrıslı Rum lider atmosferin liderler görüşmesi için henüz hazır olmadığını iddia ederek, bu önerimizi tekrar tekrar reddetti’ dedi. ‘8 Temmuz sürecinin sorunları ile ilgili en önemli nedenlerden biri liderlerin sürece doğrudan katılım eksikliğiydi’ şeklinde devam etti ve izah etti: ‘Sayın Papadopulos ile ilk görüşmemizde diğer gerekli önlemleri (de) görüşmek istiyorum’.
Acaba T. Papadopulos’un (Aralık 2003’te) Kofi Annan’a mektup göndererek, Kıbrıs’ın AB’ne bölünmüş olarak üye olmaması için Kıbrıs sorunun dört ay içinde (1/5/04 tarihine kadar) çözülmesi amacıyla sürecin yeniden başlamasını talep etmesinden sonra yaşadıklarımızı yeniden yaşar mıyız? Acaba aklımız mı karıştı? O zamanlar olduğu gibi?” (ea)
Alithia
“T. Papadopulos: Ne yapmak ve neyi tartışmak için görüşelim?” (Alekos Konstantinidis)
“Atina’da yayınlanan ‘Eleftheros Tipos’ gazetesinin yazarı Cumhurbaşkanı Papadopulos’a şöyle soruyor: ‘Yakın gelecekte Sayın Talat ile görüşmeniz olası mıdır?’. Sayın Papadopulos yanıt veriyor: ‘Sayın Talat ile görüşmeye dogmatik itirazım yoktur. Ancak sorarım: Ne yapmak ve neyi tartışmak için görüşelim? Öze ilişkin konuları mı görüşelim? Sayın Talat’ın bizi yakan konular hakkında konuşma yetkisi var mı? Örneğin Türk askerlerinin Kıbrıs’tan çekilmesi konusunda? Yerleşiklerin Adadan ayrılması, toprakların iadesi? Sayın Talat’ın böyle bir yetkiye sahip olduğunu sanmıyorum. Dolayısıyla rutin, günlük konular hakkında uzlaşmak için görüşeceğiz. Sosyal içerikli görüşmelerde 5 veya 6 kez bir araya gelirsek, o zaman kamuoyu sadece Sayın Talat’a ve Sayın Papadopulos’a olan güvenini değil, sürece olan güvenini de kaybetmeyecek mi? Halk, daha kaç barış kahvesi ve ne amaçla içeceğimizi soracak’ (‘Eleftheros Tipos’ gazetesi 2 Mayıs 2006). Cumhurbaşkanı Papadopulos geçtiğimiz Mayıs ayında bunları söylüyordu. Şimdi bir yıl ve iki ay sonra, Sayın Talat ile görüşmeye hazır olduğunu söylüyor, ancak Kıbrıslı Türk lider ile bir veya daha fazla kahve içmeye hazır olup olmadığına açıklık getirmiyor. Ancak sorun ne kahvelerdir, ne de Papadopulos ile Talat’ın bir araya geldikleri zaman neyi görüşecekleridir. Sorun, hitap ettiği kişilere en ufak bir saygı göstermeden istediğini söyleyen, aklına geleni yapan Cumhurbaşkanı Papadopulos’u ciddiye alıp alamayacağımız veya başka türlü aktaracak olursam, ciddiye almaya devam edip etmeyeceğimizdir. Şu ana kadar her fırsatta Kıbrıs Türk lider Mehmet Ali Talat ile görüşmeye karşı olduğunu tekrarlarken (‘ne yapmak ve neyi tartışmak için görüşelim?’), şimdi aniden onunla görüşmeye hazır olduğunu söyleyerek, çocuksu bir seçim oyunu oynuyor. Çünkü burada söz konusu olan şey budur ve herkes bunun farkındadır. Her ne kadar karşı tarafa argüman sunmamak için bunu söylemekten kaçınsalar da… Ancak ısrar ediyorum: Yıllardır Talat ile görüşmeye karşı olduğunu inatla söyleyen (çünkü anahtar Ankara’dadır) ve aniden Kıbrıslı Türk lider ile bir veya daha fazla görüşme isteyen, ancak bu arada neyin değişmiş olduğunu, son günlerde neyin değiştiğini, tutum değiştirmesine neyin neden olduğunu açıklamayan Cumhurbaşkanı Papadopulos’u ciddiye almaya devam edebilir miyiz? 8 Temmuz 2006 anlaşmasından sonra ve bir yıl boyunca, görüşmeler düzeyindeki görüşmelerde hiçbir ilerleme kaydedilmezken, Papadopulos zorlukların ve karşılaşılan sorunların nasıl aşılacağını ele almak amacıyla Kıbrıslı Türk lider ile görüşmeye ilişkin her türlü öneriyi reddediyordu. Şimdi görüşme veya görüşmeler istiyor. Acaba ilk görüşme ne zaman gerçekleşecek? Adaylığını ilan etmesinden önce mi yoksa sonra mı?” (ea)
HABERLER
11 Temmuz 2007
CNA
“Cumhurbaşkanı üçlü koalisyonun dağılmasından üzüntü duyuyor”
“Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos, kendisini 2003’te iktidara getiren üçlü koalisyonunun dağılmasından üzüntü duyduğunu, üç koalisyon partisinin liderine dün Şubat seçimlerinde yeniden seçilmenin yollarını aradığını söylediğini bildirdi.
AKEL, DİKO ve EDEK 2003 yılında bir koalisyon oluşturarak Papadopoulos’un cumhurbaşkanı seçilmesi için oy kullanmışlardı. AKEL’in, parti genel sekreterinin seçimlerde aday olması kararı koalisyon hükümetinin devamını imkansız hale getirmiş ve koalisyon hükümeti dün resmen dağılmıştı.
Soruları yanıtlayan Papadopoulos, koalisyonun hem Kıbrıs sorunu, hem de yurt sorunlarıyla ilgili çok önemli işler yaptığını anlattı.
AKEL Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunu konusunda önemli anlaşmazlıklar olduğunu söylediğinin hatırlatılması üzerine Tassos Papadopoulos, anlaşmazlıkların var olmasının doğal olduğunu, önemli veya önemsiz bunların bir yorum meselesi olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, ‘Bunların önemli olduğuna inanmıyorum, kanıtı da koalisyona katılan hiçbir partinin bunların koalisyonu dağıtacak kadar önemli olduğuna inanmaması’ dedi.
AKEL’in kendi bakanlarına askıda kalan konuları tamamlamak için bir ay daha görevde kalmalarını istediğine ilişkin bir soruya da Tassos Papadopoulos, ‘büyük saygı duyduğu bakanların görevine son vermesinin söz konusu olmadığı, bakanların kendilerinin istifa etmek istedikleri’ yanıtını verdi.”
“Christofias, Fransa’nın Kıbrıs yeni Büyükelçisi ile görüştü”
“Fransa’nın Kıbrıs yeni Büyükelçisi Nicolas Galley dün Temsilciler Meclisi Başkanı Dimitris Hristofyas ile görüştü.
Christofias, görüşme sırasında, Kıbrıs sorunundaki son gelişmelere değinerek, Kıbrıs Rum tarafın Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için çaba harcamaya devam ettiğini söyledi.
Türk tarafına baskı yapılması amacıyla Fransa’nın yardımı ve desteğini talep eden Christofias, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün iki toplumun da kabul edeceği bir çözüm olması gerektiğini belirtti.
Christofias, Türkiye’nin uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu ihlal ettiğine işaret ederek, Fransa’nın AB üye ülke ve BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak Kıbrıs sorununda istikrarlı bir tutum izlediğini söyleyerek bundan dolayı memnuniyetini ifade etti.
Nicolas Galley ise, Fransa ve Kıbrıs arasında mükemmel ilişkiler sağlandığını ve Fransa’nın her zaman uluslararası hukukun uygulanmasını desteklediğini belirtti.
Galley, , Kıbrıs sorununa BM kararları zemininde kısa zamanda çözüm bulunması ümidini dile getirerek, Fransa’nın bu yöntemde yapılacak çalışmaları desteklemeye hazır olduğunu söyledi.
Büyükelçi, ayrıca, Kıbrıs hükümetine Lübnan savaşı sırasında Fransa vatandaşlarına gösterdiği destek ve verdiği yardım için teşekkürlerini iletti.”
“Kıbrıslı Parlamenter COSAC toplantısına katıldı”
“Temsilciler Meclisi Avrupa İşleri Komitesi Başkanı Nikos Kleantus, Lizbon’da düzenlenen Avrupa Birliği Parlamentoları Topluluk ve Avrupa İşleri Komisyonları Konferansına (COSAC) katıldı.
Nicos Kleanthous, toplantı sırasında, meslektaşlarıyla Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri ele aldı.
Konferans sırasında, AB Anayasası konusu ve AB dönem başkanlığını yürüten Portekiz’in AB ile ilgili politikası ele alındı.
COSAC’ın gelecek toplantısı 14 – 16 Kasım tarihleri arasında Portekiz’de gerçekleşecek.”
“Yunanistan Maliye Bakanı: Kıbrıs ve Malta’nın Avro bölgesine katılması önemli ve tarihi”
“Yunanistan Maliye Bakanı Yorgos Alogoskufis, ECOFİN’in Kıbrıs ve Malta’nın Eurozone’a katılımını onaylanması konusunda yaptığı açıklamada, kararı önemli ve tarihi olarak nitelendi.
Kıbrıs ve Malta’nın Avro bölgesine katılmasıyla Avro bölgesindeki ülkelerin sayısının 15’e yükseldiğini ifade eden Yunanlı bakan, Akdeniz bölgesi için önemli bir gelişme olduğuna da işaret etti.
Bakan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Malta Cumhuriyeti’ne tebriklerini iletti.”
“Kıbrıs EXRO ZARAGOZA 2008 fuarına katılacak”
“Kıbrıs Cumhuriyeti İspanya’da gerçekleşecek EXPO ZARAGOZA 2008 fuarına katılacak.
Fuar, 14 Temmuz 2008- Eylül 2008 tarihleri arasında gerçekleşecek.
Fuara, 95 ülkenin katılacağı bildirildi.”
“Başpiskopos Chrisostomos’un Kıbrıs sorunuyla ilgili açıklaması”
“Kıbrıs Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu Hrisostomos, Kıbrıs halkının, Kıbrıs sorununa doğru, yaşayabilir ve kalıcı bir çözüm bulunmasını desteklediğini söyledi.
Başpiskopos, şu ana kadar böyle bir çözüm bulunması için gerekli şartların yaratılmadığını söyledi.
Kıbrıs halkının adanın yeniden birleşmesini istediğini ifade eden Chrisostomos, ‘bugüne kadar çalışabilir bir çözüm olmadı’ dedi.”
“AB Komisyonu: Kıbrıs ve Malta’nın Avro bölgesine katılması tatmin edici”
“Avrupa Komisyonu, Kıbrıs ve Malta’nın Avro bölgesine katılımının onaylanmasından memnun olduğunu açıkladı.
AB Komisyonu’nun Mali İşler Komiseri Joachin Almunia ise yaptığı açıklamada iki ülkenin Avrupa tek para birimine katılımının onaylanmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti.
Almunia, ‘Kıbrıs ve Malta’nın Avro bölgesine katılmasıyla Avro bölgesine üye ülkelerin sayısı 15 olacak ve aynı zamanda, 320 milyon insan Avro bölgesinde olacak’ dedi.
AB Komisyonu ise yaptığı yazılı açıklamada, Kıbrıs ve Malta’nın gerekli şartları yerine getirdiklerini ve bundan dolayı iki ülkenin Avrupa tek para birimine katılımının onaylandığını ortaya koydu.
Kıbrıs ve Malta, 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren resmi olarak Avro bölgesine katılacak.
ECOFİN toplantısına katılan Bakanlar, Kıbrıs Lirasının Avro karşılığının sabit kur üzerinden değerini 0.585274, Malta liretinin Avro karşılığının değerini ise 0.4293 olarak belirledi.”
“Papadopoulos: Talat’ın yanıtı cesaret verici”
“Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos, 8 Temmuz Anlaşması’nı yeniden canlandırmak amacıyla görüşme önerisine Kıbrıs Türk Toplumu Lideri Mehmet Ali Talat’ın yanıtını ‘cesaret verici’ olarak niteledi.
Cumhurbaşkanı Papadopoulos dün gazetecilerin sorularını yanıtlarken, ‘Sayın Talat’ın söyledikleri cesaret verici, en azından benim okuduğum kadarıyla. Ümit ederim bu Birleşmiş Milletler’le üzerinde anlaşılan prosedürden vazgeçmek demek değildir’ dedi.
Talat’a mektup gönderdiğini çünkü BM ve Talat’la üzerinde anlaşılan prosedürden vazgeçilmemesinde ısrarlı olduğunu belirten Tassos Papadopoulos, Talat’la birden fazla görüşme yapılabileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Papadopoulos, bu ayın başında Talat’a bir mektup göndererek kendisini, geçen yıl Birleşmiş Milletler’in katılımıyla imzalanan ve Kıbrıs’ta bir anlaşmanın görüşülmesinin yolunu açacak 8 Temmuz Anlaşması’yla ilgili durumu görüşmek üzere bir araya gelmeye davet etmişti.
Seçim öncesi girişim yaptığı iddialarını reddeden Tassos Papadopoulos, ‘Anlaşmadan bu yana yardımcılarımızın (Talat ve Papadopoulos’un) yaptıkları yaklaşık 50 toplantıda göze çarpan bir ilerleme sağlanamadığından toplantı yapmamız için bir mektup göndermeye karar verdim’ şeklinde konuştu.”
“Temsilciler Meclisi Başkanı Viktorya hükümeti bakanı Theophanous ile görüştü”
“Temsilciler Meclisi Başkanı Dimitris Hristofyas, Avustralya’daki Viktorya hükümeti Sanayi ve Kalkınma Bakanı Theo Theophanous ile bugün yaptığı görüşmeyi ‘yapıcı’ olarak nitelendirdi.
Baf’ta doğan Theophanous, adayı ziyaret etme nedeninin, Avustralya ve Kıbrıs arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için hükümet yetkilileri ile temaslarda ve ayrıca Avustralya’da yaşayan Kıbrıslıların yardımcı olabilmesi için Kıbrıs konusunda görüş alışverişinde bulunmak olduğunu söyledi.
Theophanous, ‘Kıbrıs’ı demokratik bir ülke olarak görüyoruz ve Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasını umuyoruz’ dedi
Yapılan resmi açıklamada Hristofyas, 8 Temmuz mutabakatının uygulanması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye’nin AB’ye katılmayı arzulaması halinde AB’ye ve tüm AB devletlerine yönelik taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini belirtti.
Hristofyas ayrıca Theophanous Kıbrıs konusundaki son gelişmeler hakkında bilgilendirerek, Kıbrıs Rum tarafının, iki toplumun çıkarlarını ve yasal haklarını güvence altına alacak olan iki zeminli ve iki toplumlu federal bir çözümü arzuladıklarını kaydetti.
Theophanous, Hristofyas’a Kıbrıs diasporasının en kısa sürede adil ve yaşayabilir bir çözüm temennilerini iletti.”
“Devlet memurları Cuma günü grev yapacak”
“Devlet Memurları Sendikası PASYDY, Kıbrıs genelinde üyelerine çağrı yaparak Cuma günü yarım saatlik greve gitmelerini istedi.
Rekabeti Kurulu (CPC) çalışanları geçen hafta müdürleri Yorgos Christofides’in dairenin güvenliğini korumak amacıyla binaya koydurttuğu kameralarla çalışanları da gözetlediği gerekçesiyle şikayette bulunmuştu.
Müdürlerini, kendilerini gizlice gözleme ve özel e-postalarını izleme yoluyla baskı uygulamakla suçlayan daire çalışanlarına göre Müdür Christofides CPC binasının sadece bu gözleme kameralarıyla donatılmakla kalmadı, mikrofonlar da yerleştirdi.
CPC Müdürü Yorgos Christofides, bu iddiaları reddederek binaya yerleştirilen gözleme kameralarının çalışanların iddia ettiği gibi audio kapasitesi olmadığını, çalışanların da bu sistemden haberdar olduklarını belirtti.
Kıbrıs Haber Ajansı’na bir açıklama yapan PASYDY Genel Sekreteri Glafkos Hadjipetrou, grevin 13 Temmuz Cuma günü 10.00-10.30 saatleri arasında yapılacağını söyledi.
Bu arada polis konuyla ilgili soruşturma başlattı. Savcının da, Christofides’in suç işleyip işlemediğine karar vermesi bekleniyor.”
“Maliye Bakanı Sarris Kıbrıs Lirası’nın Avro’ya sabitlenmesini ‘tarihi’ olarak niteledi”
“Maliye Bakanı Michalis Sarris, Avrupa Birliği Maliye Bakanları (ECOFIN) toplantısında Kıbrıs Lirası’nın Avro’ya sabitlenmesini Kıbrıs için ‘tarihi bir olay’ olarak nitelendirdi.
Maliye Bakanı Sarris toplantıda yaptığı konuşmada kararın, yıllardan beri izledikleri doğru politikanın ödülü ve Kıbrıs ekonomisinin mali durumun iyi durumda bulunduğunun bir göstergesi olduğunu, Kıbrıs’taki herkesin, çalışanıyla, sendikalarıyla, siyasi partileriyle, işadamlarıyla, genelde vatandaşlarıyla işbirliği halinde buna katkı koyduğunu, bundan onur duyulması gerektiğini ifade etti.
Sarris, ‘Avro’ya katılım, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kısa tarihinde bir kilometre taşı olacak, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne daha fazla entegre olmasının yolunu açacak, küçük ülkemizin geniş Avrupa bölgesinin bir parçası yapacaktır. Birliğe sözlerimizi yerine getirme çabalarımız ve Avrupa Birliği’ne girdikten sonra Avro’yu bir an önce benimseme arzumuz, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Avrupa Birliği’nin gösterdiği prensipleri ve düşünceleri olduğunu gösteriyor’ şeklinde konuştu.
Sarris, Avro’ya uyumun Kıbrıs vatandaşlarına somut ve elle tutulur yararlar getireceğini, Kıbrıs şirketlerinin de önemli kazanımlar elde edeceğini kaydetti.
ECOFIN Brüksel’deki toplantıda Kıbrıs ve Malta’nın Avrupa tek para birimini kullanması yetkisi verdi ve Kıbrıs Lirasının Avro karşılığının sabit kur üzerinden değerini 0.585274, Malta lirasının Avro karşılığının değerini ise 0.4293 olarak belirledi. Her iki ülke de 1 Ocak 2008 tarihinde Eurozone’a katılacak. Kıbrıs ve Malta’nın katımlıyla Avro’yu kullanan ülkelerin sayısı 15’e yükselecek.
Toplantıda, Kıbrıs Lirası ve Malta Lirası’nın Avro’ya karşı kalıcı değişim oranlarıyla ilgili düzenlemeler benimsendi, Avro’ya giriş için belirli teknik koşullar ayarlandı.
Kıbrıs ve Malta Avro’yu benimserken Avro kağıt ve madeni paraları piyasaya sürecek. Değişim oranları, AB Döviz Oranları Mekanizması II çerçevesinde iki para biriminin yürürlükte olan kur oranına uygun olarak Kıbrıs lirası için 0.585274, Malta Lirası için 0.4293 olarak belirledi.”
“Merkez Bankası Kıbrıs Lirası’nın Avro’ya sabitlenmesini kutluyor”
“Kıbrıs Merkez Bankası, Kıbrıs Lirası’na karşı sabitlenen Avro değişim kurunu dün banka binalarına koydu.
Merkez Bankası Müdürü Athanasios Orphanides, kutlama havası yaratacak diğer etkinliklerin yolda olduğunu, etkinliklerin bu tarihi kararın önemini vurgulayacağını açıkladı.
Kararın alınması dolayısıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Orphanides, Kıbrıs Avro madeni paralarının basılmasına Çarşamba günü (bugün) başlanacağını, Kıbrıs Avro kağıt paralarının temin edilmesinin ise Yunanistan Bankası’nın yardımıyla gerçekleştirileceğini, nakit değişiminin Kıbrıs Merkez Bankası’nca hazırlanan planlar çerçevesinde, sorun çıkmadan yapılmasının beklendiğini söyledi.
Kıbrıs’ın çok özel bir olayı kutlamakta olduğuna, bundan gurur duyulması gerektiğini, Avrupa Birliği’nden 1 Ocak 2008’te Avro kullanımına geçiş için yeşil ışık yakıldığına dikkati çeken Merkez Bankası Müdürü, şu anda bir Kıbrıs Lirası’nın 1,7 Avro değerinde, veya daha kesin olarak 1 Avro’nun 0,585274 Kıbrıs Lirası değerinde olduğunu, bu altı rakamın Kıbrıs vatandaşları tarafından kolay hatırlanabileceğini belirtti.
1 Eylül 2007’den 30 Eylül 2008’e kadar uygulanacak olan zorunlu çift fiyat göstergeleri sayesinde vatandaşların günlük yaşamlarında bu rakamla karşılaşacaklarına işaret eden Orphanides, ‘Her Kıbrıslının ülkemizin Avro’ya sorun çıkmadan geçme kabiliyeti olduğuna inanması zamanı gelmiştir. İsteğe bağlı olarak benimsenecek olan kurallara uygun fiyatlandırma kodunun kullanılacağına güveniyoruz. Avro gözlemcilerinin faaliyetleri de tüketicilerin güvenini artıracaktır’ şeklinde konuştu.”
“CYTA başarılı geçen 2006’dan sonra yeni hizmetler başlatacak”
“Kıbrıs Telefon İdaresi (CYTA), bu yılın sonunda, video-konferans ve IP üzerinden ses transferi (voice over IP) alanlarında yeni hizmetler başlatacak.
Yarı resmi kurum geçen yıl, Cytanet WıFı, i-choise ve miVision hizmetlerinin daha da genişletileceği, Güvenli Internet ve Vodafone Mobile Bağlantısı gibi bir dizi yeni hizmeti tanıtmıştı.
CYTA Yönetim Kurulu Başkanı Stavros Kremmos, CYTA’nın 2006 yıllık raporunun yayınlanması dolayısıyla bugün düzenlediği basın toplantısında, kurumdaki gelişmeleri anlattı.
Kremmos, 2006 yılının başarılı bir yıl olduğunu, toplam gelirin 249,18 milyon Kıbrıs Lirası’na (425.7 m Avro) ulaştığını, bunun 2005 yılıyla karşılaştırıldığında % 8’lik (230.4 Kıbrıs Lirası) bir artış anlamına geldiğini açıkladı.”
“AKEL’li bakanlar istifalarını sundu, yeni atamalar yakında”
“Hükümet Sözcüsü Vasilis Palmas, bugün yaptığı açıklamada, üçlü koalisyonun feshedilmesinin ardından AKEL’li bakanların istifalarını Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos’a sunmuş olduğunu ifade ederek, Bakanlar Kurulu’nun gelecek toplantısında yeni bakanların olacağını açıkladı.
Palmas, yeni atanacak kişilerin isminin ne zaman açıklanacağından emin olmadığını ancak kabinenin gelecek toplantısında yeni bakanların olacağını söyledi.
Hükümet Sözcüsü, Cumhurbaşkanı Papadopoulos’un eski bakanlara çalışmalarından dolayı teşekkür ettiğini de ifade etti.
AKEL’in, yürütülen projelerinin tamamlanması için en az bir ay daha bakanların görevlerinde kalması talebiyle ilgili olarak değerlendirmede bulunan Hükümet Sözcüsü, Palmas, dünkü öğle yemeği sırasında, bakanların istifalarını Cumhurbaşkanı’nın kararına bıraktığını ve bugün de kabine toplantısı sonrasında istifalarını sunduklarını belirtti.
Sözcü, ‘AKEL’li bakanlar konusu bitti ve ayrılıyorlar’ dedi.
İstifalarını sunan dört bakanın isimleri şöyle: Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas, Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanı Haris Thrasou, Sağlık Bakanı Haris Charalambous ve İçişleri Bakanı Neoklis Silikiotis.
Dört bakan, yerlerine atamaların açıklanmasına kadar görevlerinde kalacaklarını söyledi.
Lillikas, Cumhurbaşkanı Papadopulos’u ya da partisinin adayı olan Dimitris Hristofyas’ı destekleyip desteklemeyeceği hakkında net bir açıklama yapmazken, üçlü koalisyonun devam etmiş olması gerektiği görüşünü yineledi.
Lillikas, önceki açıklamalarında, üçlü koalisyonun sona ermesi ve koalisyon partilerinden iki adayın olması halinde istifa edeceğini söylediğini anımsattı.
Bununla birlikte, Lillikas, Cumhurbaşkanının AKEL’li bakanların görevine son verdiği yönündeki habeleri ‘yanlış haberler’ olarak nitelendirdi.
Lillikas, ‘Benim görüşüm ve bunu birçok kez tekrarladım; Cumhurbaşkanı Papadopulos’un başkanlığı altındaki üç partinin, hükümet aracılığıyla, bu işbirliği, ulusal konularda ve ayrıca sosyal, ekonomik politikalarda, tüm halkın yararına çok önemli işler üretti’ diyerek, ‘eğer bu koalisyon devam etseydi, ekonomik olarak çok daha iyi olurdu’ dedi.
Sağlık Bakanı Haralambous, Cumhurbaşkanının bir sonraki bir bilgilendirmeye kadar görevlerine dönmelerini talep ettiğini söyledi.
İçişleri Bakanı Silikiotis, ‘istifalarımızı Cumhurbaşkanı’na sunduk’ diyerek Cumhurbaşkanı’nın bir sonraki harekete karar vereceğini söyledi.
Bununla birlikte Silikiotis, bugünkü toplantının çok faydalı olduğunu ve birçok önemli kararlar alındığını söyledi.
Hükümetin kıyı açıklarında doğal gaz platformu kurması kararıyla ilgili çekincelerini ifade etmiş olduğunu belirten Silikiotis, ideolojik ve siyasi farklılıklara rağmen ‘seçim öncesi programı uygulamada birleştik ve 2003 yılında Cumhurbaşkanı seçildiğinde Cumhurbaşkanına ve halka taahhüdümüz buydu’ dedi.”
“Conis ve Pertev, liderlerin toplantı tarihine karar verecek”
“İki toplum liderlerinin temsilcileri, Tassos Conis ve Raşit Pertev’in, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Michael Moller’in huzurunda gerçekleştirilecek perşembe günkü toplantısı sırasında iki liderin görüşme tarihine karar verilecek.
Hükümet Sözcüsü Vasilis Palmas, gazetecilere bugün yaptığı açıklamada, 8 Temmuz 2006 tarihli mutabakatın Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos ve Kıbrıs Türk toplumu lideri Mehmet Ali Talat arasındaki görüşmeleri öngördüğünü, ancak bunun için bir zeminin hazırlanması gerektiğini ve liderlerin bunu ilerleteceklerini söyledi.
Vasilis Palmas, ‘yarınki görüşmede ele alınacak olan budur’ dedi.
Palmas, hükümetin, görevinin sona ermesine kadar Kıbrıs sorunu hakkındaki çabalarına devam edeceği belirterek, gazetecilere Kıbrıs konusunu seçim öncesi kampanya ile ilişkilendirmeme çağrısında bulundu.
Sözcü, son ana kadar çabalara devam edilmesinin cumhurbaşkanının bir görevi ve sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Hükümetin, çözümün anahtarının Ankara olduğu yönündeki açıklamasıyla ilgili bir soru üzerine Palmas, hükümetin tutumunu yineleyerek, Kıbrıslı Türklerin yalnız başına karar alamayacaklarını belirtti.
Sözcü, ‘Biz iki liderin katkıda bulunabileceğini söylüyoruz ve süreç kısmına bir katkıda bulunmak 8 Temmuz mutabakatı tarafından öngörülüyor’ diye devam etti.”
“Başpiskopos Chrisostomos Ekümenik Patrikhaneyi ziyaret edecek”
“Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos, 17 Ağustos tarihinde İstanbul’da bulunan Ekümenik Patrikhane’yi ziyaret edecek.
Başpiskopos, bugün yaptığı açıklamada, Ekümenik Patrikhane’nin kendisine bir davetiye göndererek 17 Ağustos’ta İstanbul’a gitmesini önerdiğini, daveti kabul ettiğini söyledi.”